Azra Erhat: Hümanist Aydın ve Mavi Yolculuğun Öncüsü

Azra Erhat (1915–1982), çok dilli bir eğitimle yetişmiş, Türkiye’nin ilk dönem hümanist yazarlarından ve çevirmenlerinden biridir. Hayatı boyunca Eski Yunanca ve Latince metinleri Türkçeye kazandırarak kültür köprüsü kurmayı hedefledi. Ankara Üniversitesi’nde klasik filoloji eğitimi aldı (1939) ve Georg Rohde ile çalışmaya başladı. Ancak 1948’de Boratav, Behice Boran, Niyazi Berkes gibi sol görüşlü hocalarla birlikte üniversiteden uzaklaştırıldı. Bunun ardından gazetecilik ve kütüphanecilik yaptı, Yeni İstanbul, Vatan gibi gazete ve ILO’da çalıştı.

Erhat, 1940-50’lerdeki “imece” çeviri döneminin aktif bir parçasıydıid.erudit.org. Dönemin Tercüme Bürosu’nda (TBMM bünyesindeki çeviri komisyonu) ücretsiz çalışarak Türkçeye binlerce sayfa klasik aktarılmasına katkı verdi. Hatta bir yazarın dediği gibi, bu aydınlar topluluğu “karşılık beklemeden” yaklaşık 600 klasik yapıt çevirdi. Erhat ve arkadaşları, Batı uygarlığının kaynaklarını Anadolu kültürüyle eşleştirerek, Cumhuriyet’in kültür politikalarının hümanist yüzünü temsil ettilerid.erudit.org.

Hayatı ve Kültürel Yolculuğu

Erhat çok küçükken İzmir’e taşındı, erken yaşta Avrupa’da (Viyana, Brüksel) eğitim gördü ve lise öğrenimini Belçika’da tamamladı. İstanbul’a döndükten sonra önce Ankara’da akademisyen oldu; 1946’da doçentlik unvanı aldı. Akademiden ayrıldıktan sonra da kültürel ve edebî üretimi bırakmadı. Yeni Ufuklar dergisi çevresinde yer alarak dönemin “hümanist” aydınları arasında sayıldı. Bu ortamda Cevat Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas Balıkçısı) ile derin dostluklar kurdu. Kendi ifadesiyle en büyük şansı, kendisine “tam insan” (total insan) diyebileceğimiz iki usta aydınla tanışıp dost olmasıydı: “Biri Halikarnas Balıkçısı, öbürü Sabahattin Eyüboğlu”. Bu iki ustadan aldığı ilhamla Anadolu’nun kültürel zenginliklerini yüceltmeye ömür boyu devam etti.

Dil ve edebiyat öğretimine katkıları da önemlidir. Sophokles, Aristofanes gibi Antik Yunan trajedi ve komedi yazarlarını Türkçeye çevirdi. Helenistik dönemin ünlü şiirine, Sappho’ya da kendi şiiri gibi özen gösterdiid.erudit.org. Halk arasında pek bilinmese de, dönemin çeviri çalışmalarında “birlikte çalışılan” bir model benimsendiğini belirten araştırmalar, Erhat’ın Homeros çevirilerini A. Kadir ile, Sappho çevirisini de Cengiz Bektaş ile ortak yaptığını not ederid.erudit.org. Yani çeviri onun için bireysel bir iş değil, paylaşılan bir kültürel görevdi.

Eserleri ve İş birlikleri

Erhat hem kendi metinleriyle hem çevirileriyle iz bıraktı. Önemli yapıtlarını şu şekilde özetleyebiliriz:

  • Mavi Anadolu (1960): Ege kıyılarını dolaşarak Anadolu’nun mitolojik ve kültürel mirasını anlattığı gezi yazısı.
  • Mavi Yolculuk (1962): Arkadaşlarıyla çıktığı tarihî yolculukları, suyun ve denizin tarihini anlatan gezi yazısı. Bu kitaplarla “Mavi Yolculuk” terimini literatüre kazandırdı.
  • İşte İnsan – Ecce Homo (1969): Hümanizm ve insanı anlatan denemelerden oluşan bir derleme.
  • Mitoloji Sözlüğü (1972): Anadolu, Yunan ve Roma mitolojilerini açık bir dille açıklayan kapsamlı bir başvuru kitabı. (Bu eser son haliyle hâlâ popüler; İmge Yayınları son baskıyı 2021’de yaptı.)

Ayrıca çevirileri arasında Homeros destanları (İlyada ve Odysseia), Hesiodos’un Theogonia ve İşler ve Günler gibi antik metinler özellikle önemlidir. Örneğin, A. Kadir’le çevirdiği İlyada ve Odysseia destanları, dönemin önemli ödüllerini kazandı. Erhat, bu çalışmaları “referans” kabul edilen çeviriler arasında görür. Benzer şekilde, Sabahattin Eyüboğlu ile gerçekleştirdiği Hesiodos çevirileri hem akademik kaynaklarca değerlendirildi hem 1977’de toplu bir inceleme olarak yayımlandı. Bize ulaşan şu çeviriler ve çalışmalarında, pek çok seçkin eserin Türkçeye aktarılmasında payı vardır: Sofokles, Aristofanes, Rabelais, Platon, Aiskhylos, Antoine de Saint-Exupéry gibi yazarların eserleri (çoğu kez Eyüboğlu veya Vedat Günyol ile) dilimize kazandırıldı.

Mavi Yolculuk Geleneği

Azra Erhat, arkadaşları Cevat Şakir ve Sabahattin Eyüboğlu ile birlikte 1950’lerden itibaren “Mavi Yolculuk” kavramını geliştirdi. Mavi Yolculuk, Ege’de tarihî kalıntıları, doğal güzellikleri ve mitolojiyi denizden keşfetme geleneğidir. İsmini Erhat’ın 1957’de yayımladığı Mavi Yolculuk kitabından alır; Erhat’a göre “Halikarnas Balıkçısı bu yolculuğun kurucusu, Sabahattin Eyüboğlu ise isim babasıdır”. Bu üçlü, denizde sadece dinlenmek için değil, Homeros dizeleri eşliğinde uygarlık ve felsefe sohbetleriyle kültürel bir yolculuk yapmayı salık verdi. Erhat’ın anlatımına göre o ilk tekne gezilerinde akşamları güvertede Homeros okur, gündüzleri koylarda dolaşıp antik filozofları tartışırlardı. “Gerçek mavi yolcu” budur diyor araştırmacılar; Anadolu’nun kendine has kültür mirasını anarak yol alan bir serüven.

Yıllar geçtikçe bu entelektüel tura ilgi arttı. 1960’ların sonundan itibaren Mavi Yolculuk, turizm endüstrisinin parçası haline geldi. Bugün Türkiye’nin Aegean kıyılarında düzenlenen mavi tur turları milyonlara hitap ediyor. Öyle ki, son araştırmalar 2022 itibarıyla mavi turizm pazarının 1.3 milyar dolar seviyesine ulaştığını gösteriyor. Erhat bu rakamları düşünerek “1946’daki grup, 2022’de kim bilir kaç yüz kişi olacak” diye gülümserdi. Gerçekten de, Erhat’ın şair üstadlarıyla üç-beş arkadaş olarak çıktığı “Mavi Yolculuk”, bugün onbinlerce tatilciyi çekiyor.

Kadın Aydın Kimliği ve Mirası

Erhat’ın bir kadın aydın olarak özgün kimliği, sonraki kuşaklarca örnek alındı. Zamanının ezberini bozan bir kısım kadın yazar ve düşünür gibi, o da patriarkal sınırlara takılmadı; arkeolojiden edebiyata, çeviriden din incelemeye uzanan çok disiplinli bir dünyaya girdi. Bu yönüyle feminist ilgi odağı oldu: kendisi açıkça feminist söylem geliştirmese de, “insana insan olarak” değer veren hümanist yaklaşımı modern feminist düşünceyle örtüşür. Bugün Erhat’a “mavi kadın” denmesi boşuna değil; denizde yüzen bir devrimci ruhu simgeler. Dahası, dostları arasına aldığı Halikarnas Balıkçısı ve Sabahattin Eyüboğlu’nun yanında yerini, eşit şartlarda tartışan bir aydın olarak kazanmıştır. Kendi sözleriyle, “büyük talihim iki tam insanla dost olmaktır” derken bu vizyonu özetlemiştir.

Eğitim ve kültür politikalarına etkisi, aslında dönemin entelektüel hareketlerinin parçası olarak görülebilir. Özellikle solcu akademisyenlerin marjinalize edildiği 1948 tasfiyeleri ve sonrasındaki antidemokratik ortamda bile çalışmalarını sürdürdü. Görevinden uzaklaştırılsa da, eğitim odaklı çeviri heyetinin bir üyesi olarak “Anadolu uygarlıklarının kökenini savunan” Mavi Anadoluculuk fikrinin önde gelen savunucularındandı. Atatürkçü eğitim reformları sonrası yetişen bir kuşağın parçası sayılabilir ve eserleri, Türkçe’nin öncü hümanist metinleri arasında yer aldı.

Bugün ve Gelecek İçin Düşünceler

Erhat’ın yaşamı ve yapıtları halen güncel tartışmaların konusu. Çeviri dünyası onun zamanından çok farklı bir yöne evrildi. Örneğin, 2020’lerde yapay zekâ destekli makineler çeviri sektöründe büyük rol oynuyor. Kurumsal çeviri pazarının büyüklüğü yüz milyar dolarları aşarken, çevirmenler artık bilgisayar destekli yazılımlarla çalışıyor (makine çevirisi sonrası editörlük gibi). Erhat’ın “imece” geleneği –kahve sohbeti gibi bir araya gelip klasik metinleri çevirmek– yerini yeni teknolojilere bıraktı. Oysa o dönem çeviri, kültürel modernleşmenin parçası sayılırdıid.erudit.org. Bugün küreselleşme ve lokalizasyon baskın: şirketler ürünlerini yerel dillere açarken hızlı çeviri ihtiyacı, Erhat’ın özenli ortak çevirisinin tam tersine, verimlilik odaklı bir boyut kazandı.

Benzer biçimde mitoloji algısı da değişti. Erhat’ın temel ilgisi Anadolu mitlerine, Homeros hikâyelerine ilişkindiyse de, şimdi dünya çapında mitolojiler farklı merceklerden inceleniyor. Feminist edebiyatçılar ve psikologlar mitleri yeniden ele alıyor, popüler kültürde Yunan, İskandinav vs. tanrıları sinemalar ve dizilerle tanıyoruz. Türkiye’de de arkeolojik kazılar her yıl mitolojik karakterlerin izini sürüyor (mesela Zeus heykelinin keşfi, Antalya kum heykelleri festivali gibi güncel konular). Bu çerçevede Mitoloji Sözlüğü hâlâ önemli bir kaynak olarak başvuruluyor.

Azra Erhat’ın mirası ise hem akademik çalışmalarda hem seyahat kültüründe yaşamaya devam ediyor. Eserleri yeni baskılarla basılıyor; örneğin Mitoloji Sözlüğü’nün 29. baskısı 2021’de yapıldı. Edebiyat çevreleri onun “Mavi Yolculuk” vizyonunu vurgulamaya, mitolojik derinliği sahiplenen kültürel bir miras olarak sahip çıkmaya devam ediyor. Tıpkı bir sonraki mavi yolcuya rehber olan 1962 tarihli kitabı gibi, bugün o kitaptan esinlenen yeni kılavuzlar yazılıyor.

Özetle, Azra Erhat çok yönlü çalışmalarıyla 20. yüzyıl Türkiye’sinde özellikle Ege ve Anadolu kültürlerini sentezleyen eşsiz bir aydın portresi çizmektedir. Hem bir kadın entelektüel olarak, hem dönemin entelektüel “imece” anlayışı içinde çevirmen ve yazar kimliğiyle bir köprü görevi görmüştür. Onun insancıl ve keşifçi tutumu, Mavi Yolculuk geleneği ve mitoloji kültürü üzerindeki vurgusu, bugün bile ilgi çekmeye devam etmektedir. Son olarak, belki okuru şöyle düşündürmek yerinde olur: Azra Erhat’ın denizinde yelken açtığı mavi yolculuk bugün nereden geçiyor? Yani kendi hayat yolculuğumuzda, mitolojilerin ve antik bilgilerin güncelliğini nasıl sürdürüyoruz, benzer keşiflere bu yüzyılda kendimiz başvuruyor muyuz?

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top