Carl Sagan’dan Beyaz Perdeye; Contact (1997)

Tarihsel Bağlam ve Yapım Süreci. 1997 yapımı Contact (Türkçesiyle Mesaj) dönemin büyük prodüksiyonlarından biri olarak dikkat çekmişti. Film, ünlü gökbilimci Carl Sagan’ın 1985 tarihli romanından (Ann Druyan ile birlikte yazdığı orijinal senaryo temelinde) beyaz perdeye uyarlanmıştı. Sagan ve eşi Ann Druyan, 1970’lerden itibaren bu hikâyeyi filme dönüştürmeye çalışmış; ancak fikir ilk olarak bir romanda hayat bulmuş, sonra uzun yıllar boyunca senaryo olarak elden geçirilmiştir. Entertainment Weekly dergisi Sagan’ın yapımı “hayatının son 17 yılında” bu filmi çekmek için emek verdiğini vurgulamıştır. Yönetmen koltuğunda başlangıçta George Miller oturmuş; ancak uzun ve “sürprizlerle” dolu geliştirme sürecinin ardından Robert Zemeckis projeye dahil olmuştur. Film setinde Sagan, 1996 yılında kansere yenik düşmüş; ölümünden sonra kurguya devam edilirken filme “Carl Sagan anısına” şeklinde bir de adanış yazısı eklenmiştir. Yapım aşamasında ilginç gerilimler yaşanmıştır: Sagan’ın vefatından sonra ünlü yönetmen Francis Ford Coppola, Sagan’la eski bir konuşmasının filme hakkı olduğunu iddia edip yapımın durdurulmasına kalkışmış; Dreuyer’a göre bu hamle “insanlığın ne kadar küçüldüğünü hatırlatmak” isteyenler için trajikomik bir mücadeleye dönüşmüştür. Ayrıca ABD Beyaz Sarayı, filmde 1996 tarihli bir Bill Clinton görüntüsünün Mars meteoruyla ilgili konuşma bölümünü izinsiz kullanıldığı için resmi olarak itiraz etmiştir. Tüm bu tartışmalara ve iki ayrı yazarın çalışmasına rağmen (Contact), nihayet geniş bir bütçe ve Jodie Foster, Matthew McConaughey gibi yıldızlarla beyaz perdeye aktarıldı.

Carl Sagan’ın Romanı ve Fikirsel Mirası. Contact’ın temelleri Carl Sagan’ın evren görüşünde yatıyordu. Sagan, bilimsel düşüncenin öncülerindendi; SETI projesi ve “Cosmos” belgeseliyle tanınmıştı. Film de Entertainment Weekly’nin ifadesiyle “bilimle Tanrı arasındaki düelloyu” sinemasal bir dille yansıtan kozmik bir yapımdır. Örneğin Sagan’ın eşi Ann Druyan, Contact’ı “evrenin nasıl oluştuğunu anlamak isteyen, gerçeğe İncilsel bir kararlılıkla bağlı bir kadın karakter” hikâyesi olarak tanımlar. Gerçekten de filmde Dr. Ellie Arroway karakteri, Sagan’ın bilgiye susamış ruhunu paylaşan, bilim adına aklı önplanda tutan bir arketip olarak karşımıza çıkar. SETI Bilimsel Enstitüsü’nden Jill Tarter gibi gerçek kadın gökbilimciler de Ellie’de kendilerinden izler görmüşlerdir. Tarter, “Sagan benim yaptığımı yapan bir kadın hakkında bir kitap yazdı, benim değil” diyerek Ellie’nin gerçekçi temsiline dikkat çeker. Bu bağlamda film, Sagan’ın evrende yalnız olup olmadığımız sorusunu gündeme getiren fikirsel mirasını sinemada yaşatmıştır. Arkadaşları ve biyografileri Contact’ın Sagan’ın “kozmostaki kuğu şarkısı” olduğunu, yani fikirlerinin son eserine dönüştüğünü vurgulamışlardır.

Bilim ve İnanç İlişkisi. Film, bilimin ampirik yöntemi ile dinî inanç arasındaki gerilimi merkezine alır. Ellie, uzaydan gelen sinyali kanıtlamak için sayısal veri ararken; Palmer Joss adlı karakter ise Tanrı’ya iman eden bir filozoftur. Eleştirmen Roger Ebert’ın da belirttiği gibi Contact, “bilim, siyaset ve inanç arasındaki kesişim noktasında” yaşanan çatışmayı cesurca işler. Örneğin meclis soruşturmalarında Joss’un Ellie’ye “Tanrı’ya inanıyor musun?” diye sorması, filmin inanç-bilim tartışmasının doruğudur. Film sonunda ise deneyimsel kanıt sunamayan Ellie, yaşadığı olağanüstü deneyimi bilimsel olarak açıklayamasa da ona inanmayı seçerek tıpkı Joss gibi bir inanç konumuna savrulur. Bu dönüş, resmî olarak hiçbir şeye inanmadığını vurgulayan bilimci Ellie’yi, bir bakıma öznel inanç boyutuna taşıyarak ikiliğin sınırını bulanıklaştırır. Contact’ın dünya görüşü, Planetary Society’nin yorumuyla “bilimin temsili benzersizliğiyle” ve “şüphe ile inancın insan varoluşunun evrensel bir boyutu olarak işlenişi” ile öne çıkar. İmkânsızı deneyimleyen bir bilim insanının tanrısal boyuta eğilmesinin vurgulanması, filmde inançla bilimin çatışması kadar örtüşmesini de sorgulatır.

Kadın Kahraman ve Toplumsal Etkisi. Contact’ı dikkat çekici kılan bir başka yön, başrolünde bir kadın bilimciyi güçlü ve ön planda göstermesidir. 1990’ların Hollywood’unda Astrofizikçi Ellie Arroway kadar donanımlı bir kadın figür nadiren ana karakter olarak yer alır. Jodie Foster, alışılmış cinsiyet klişelerine başvurmadan kararlı ve idealist bir bilimciyi canlandırır. Bu durum, bilim dünyası temsilinde önemli bir kırılma olarak görülür. Gerçek bir karşılık olarak, SETI’nin önemli isimlerinden Jill Tarter, Ellie’nin kurguda kendi çalışma hayatına dair pek çok deneyimi paylaştığını belirtmiştir. Bununla birlikte film, Ellie’nin maruz kaldığı zihniyet bariyerlerini de şeffaf bir şekilde gösterir: Erkek otoriteler onun katkılarını çalar ve duyguları inkâr eder. Feminist eleştirmenler bunu “ufuklarda Emily ile neredeyse bir hayal kırıklığı” olarak yorumlamasalar da, Ellie’nin bilimdeki kökenleri ve karşılaştığı cinsiyetçi engeller de hikâyenin bir parçasıdır. Örneğin senarist Ann Druyan’ın NASA’daki kariyerinde “büyük miktarda cinsiyetçilik” yaşadığı bilinir. Film, dolaylı da olsa kadınların STEM alanında önünde duran zorluklara dikkat çekmiş ve özellikle genç kadın izleyiciler için ilham kaynağı olmuştur. Popüler kültürde bilim kadını rolünü böylesine ön plana çıkarması, Contact’ı önemli bir feminist anlatı örneği haline getirmiştir.

Tartışmalar ve Güncel Yorumlar. Contact çıktığı günden bu yana bilimkurgu ve felsefe çevrelerinde tartışma yaratmaya devam etti. Eleştirmenler, beğenmedikleri konuları dillendirmişlerdir. Örneğin bazıları filmdeki Ellie karakterini “soğuk kanlı” bulmuş, klasik yaz sezonuna uygun olmadığını iddia etmiştir. Yine, Jodie Foster’ın yalnızca bir araştırmacı olarak yeterli dramatik özelliklere sahip olmadığı eleştirileri yapılmıştır. Bununla birlikte, filmin azımsanmayacak bir hayran kitlesi onun derin anlatımını takdir etmiştir. 25. yıl dönümünde, Planetary Society bilim insanları Contact’ı “bilimin temsili” ve “inanç ile şüphenin işlenişi” nedeniyle hâlâ olağanüstü bir film olarak nitelendirmiştir. Akademik platformlarda da sıkça incelenen film, özellikle bilim-din ilişkisi üzerine derslerde tartışma konusu yapılmaktadır. Röportajlarda Jodie Foster ve yapımcılar, Contact’ı Sagan’ın evrensel merakına bir saygı duruşu olarak tanımlarlar. Ayrıca film, her yılın 11 Temmuz’unda (ABD gösterim günü) sosyal medyada hatırlanıyor; NASA ve SETI gibi kuruluşlar da bazen filmdeki bilimsel tutumları yorumluyorlar. Uluslararası düzeyde de Contact, uzaylı teması işlenirken inanç boyutunu ele alış tarzıyla özgün görülüyor.

Sinematografik Tercihler ve Müzik. Contact görsel açıdan da özenle kurgulanmıştır.

Film, gerçek SETI tesislerinde çekilen görüntülerle başlar: Jodie Foster’ın canlandırdığı Ellie, New Mexico’daki dev radyo-teleskop antenleri önünde görülür. Yönetmen Zemeckis ve görüntü yönetmeni Don Burgess, filmi 65mm ve VistaVision gibi büyük formatlarda çekerek keskin, parlak bir uzay atmosferi yaratmıştır. Burgess’in dediği gibi, geniş açılı lens kullanımı mekân ile karakteri aynı anda net tutmuş, ortam hissiyatını güçlendirmiştir. Örneğin bir parti sahnesinde kameranın geniş açısı sahnedeki yedi karakteri bir arada sığdırmış; sinema dili ellieleri ikonik kılmıştır. Filmdeki ünlü “ayna sahnesi” teknik bir açıdan da merak uyandırır: Gillian Anderson’ın oynadığı karakter banyodaki ayna görüntüsü, sahte bir kurgu değil; çekimi üstten yapılan ve bir cıva dolu havuz kullanılarak yapılmıştır. Yani aynayı taklit eden yüzey gerçekte cam değil, sıvı cıvaymış. Bu tür yenilikçi sinematografik yöntemler, Contact’ın görsel anlatımını özgünleştirmiştir. Müzik ise Alan Silvestri’nin imzasını taşır. Silvestri, filmin “çoğu bilimkurgu blokbasterdan uzak, içten ve kişisel” bir beste ile desteklendiğini belirtmiştir. Patlayıcı efektler yerine karakterlerin duygularını vurgulayan yumuşak bir özgün film müziği kullanılmış; örneğin Ellie ile babasının anıları ya da uzay yolculuğu sahnelerinde Silvestri’nin alt metni incelikli bir şekilde örmesi dikkat çekicidir. Tüm bu görsel ve işitsel tercihler, Contact’ın hem bilimkurgu hem de kişisel bir drama olarak algılanmasını sağlamıştır.

Tartışmalı Yönler ve Eleştiriler. Contact, zaman zaman eleştirilere konu oldu. Bazıları, filmin bilimsel sonuçlardan çok kişisel deneyime ağırlık verdiğini ve bunu “anti-bilimsel” buldu. Örneğin, filmdeki Ellie’nin kanıt gösteremeden “gidip geldiği” ve sonunda yalnızca “kendisinin duymasının” yeterli sayılması, bazı izleyicilerce kusurlu bulunmuştur. Ayrıca öykünün “romantik bilimkurgu” sınırını aşamadığı, bazı kritiklerin deyimiyle “bilimsel bulgulardan çok kişisel trajediye yaslandığı” söylenmiştir. Bunun dışında prodüksiyon aşamasındaki sorunlar da hala konuşuluyor. Bill Clinton yönetiminin şikayeti, sinemadaki kadrolar tarafından hem yasal hem etik olarak tartışılmıştır. Bir diğer örnek, filmin gösterime girmesinin hemen öncesinde entelektüel tartışmalara konu olan, ‘Contact’ın Pinokyo filmine benzetilerek yapılacağı iddiasıyla Warner Bros’un günlük politikaya dahil olmasıdır. Özetle, Contact büyük beklentilerle ve ciddi bir misyonla hazırlanmış; ancak bazı izleyici ve eleştirmenler beklentilerine ulaştığını düşünürken, diğerleri filmde hâlâ eksikler olduğuna işaret ediyor.

Sonuç olarak Contact, bilim, din ve toplumsal cinsiyet gibi alanlarda çok katmanlı mesajlar barındıran bir yapıt olarak kayda geçti. Sagan’ın “evrende yalnız mıyız?” sorusunu tartışmaya açan vizyonu, Ellie Arroway üzerinden heyecan verici bir kurguyla aktarılmıştır. Contact belki her izleyende aynı cevabı vermedi, ama bilim ile inanç arasında köprü arayanları hâlâ düşünmeye sevk ediyor. Peki sizce, gerçek dünyada bilimin evrensel dili ile insan inançlarının kesiştiği bu tür bir iletişim mümkün mü, ya da filmdeki gibi bu iki alan arasında bir denge kurulabilir mi? Bu soru okurların kendi çıkarımlarına bırakılıyor.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top