Bodrum Kalesi ve çevresi, Halikarnas Balıkçısı’nın Bodrum tutkusunun simgelerindendir. Bodrum (antik Halikarnassos), bir zamanlar küçük bir balıkçı kasabasıyken, Cevat Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas Balıkçısı) ve çevresindeki aydınların ilgisiyle yavaş yavaş bir kültür merkezine dönüşmüştür. Öyle ki Halikarnas Balıkçısı ve sanatçı dostları bu kasabanın ruhunu eserlerinde öyle canlı betimlemişlerdir ki Bodrum, zamanla “seçkin bir turizm destinasyonu” unvanını almıştır. Bodrum’a ilk adım attığı o günden itibaren, Halikarnas Balıkçısı’nın gözünde bu beyaz evleriyle mavi denize açılan şehrin manzarası özel bir anlam kazanmıştır.
Halikarnas Balıkçısı’nın gerçek adı Cevat Şakir’dir. 1890’da Girit’te, Abdülhamit dönemi tarihçilerinden Mehmet Şakir Paşa’nın oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Çocukluğu Atina ve İstanbul’da geçmiştir. Robert Koleji’ni bitirdikten sonra Oxford’da yakın dönem tarihi eğitimi görmüş, 1911’de döndüğünde gazeteciliğe başlamıştır. Ne var ki 1914’te, Afyon’daki aile çiftliğinde çıkan bir tartışma sırasında, babasını istemeden vurarak ölümüne neden olmuş; yargılanıp 15 yıl kürek cezasına çarptırılmıştır. Hapisten erken çıkar çıkmaz İstanbul’a dönmüş, yazı hayatına devam etmiştir. 1925’te Cumhuriyet devrinde yayımladığı asker kaçaklarıyla ilgili bir hiciv yazısı nedeniyle üç yıl kalebent cezasına çarptırılmış ve Bodrum’a sürgün edilmiştir. İstanbul’da cezası affedilince dönmeyi düşünürken Bodrum’u o kadar sevmiş ve bağlılık hissetmiştir ki sürgün süresi bitince yeniden bu kente yerleşmeye karar vermiştir.
Bodrum’a gelen Cevat Şakir, kentin antik adı Halikarnassos’tan esinlenerek “Halikarnas Balıkçısı” mahlasını kullanmaya başladı. Sürgün yıllarında yöre balıkçıları, sünger dalgıçları ve denizcilerle iç içe yaşadı; onların dünyasından hikayeler yazdı. 1926’dan itibaren “deniz hikayeleri”yle tanındı. Bir süre Bodrum’da balıkçılık bile yaptı ve sahil köylerinde gezerek incelemelerde bulundu. Ege kıyılarını, Akdeniz koylarını, gemileri, koydan koya yaşanan olayları edebiyatına taşıdı. Hatta Halikarnas Balıkçısı 1940’ların ortalarında ilk “Mavi Yolculuk” kavramını ortaya attı; sanatçı dostlarıyla yelkenlilerle Ege koylarına açılmaya başladı. Bu fikir, Bodrum’un ve Türkiye’nin deniz turizminin en bilinen uygulamalarından biri haline gelmiştir. Yine dönemin aydınlarından Azra Erhat gibi pek çok kişi üzerinde büyük etki bıraktı; yazdığı deneme ve hikâyelerle hem Türk mitolojisini araştırdı hem de denize ve doğaya ilham veren bir üslûp geliştirdi.
Halikarnas Balıkçısı’nın edebiyatını şekillendiren dünya görüşü de “Mavi Anadolu” düşüncesiydi. O, Batı Anadolu’yu İyon uygarlığının devamı sayan, Türklerle eski Yunan arasındaki kopukluğu vurgulayan bir tez savundu. Yazılarında Anadolu’nun antik kültür mirasını ön plana çıkarmış; Aganta Burina Burinata, Gülen Ada, Yaşasın Deniz gibi deniz temalı eserlerle halk efsanelerini birleştirmiştir. En bilinen yapıtları arasında Ege kıyılarının günlük yaşamını anlattığı Ege Kıyılarından (1939), insancıl bir selamı şiirsel dille sunduğu Merhaba Akdeniz (1947) ve sıradışı bir balina avı öyküsü Aganta Burina Burinata (1956) sayılabilir. Ayrıca kabından çıkan her kitabı denizle akraba olan Halikarnas Balıkçısı, 1960’larda birer tarihî roman olan Uluç Reis (1962) ve Turgut Reis (1966) gibi eserler de yazmıştır. Kendisi çok dillidir; İngilizce, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Rumca, Latince, Arapça gibi yaklaşık dokuz dili bilmiş ve yüzü aşkın kitabı Türkçeye kazandırmıştır. 1947’de merkezi İstanbul’da Adam Yayınları’ndan çıkan Mavi Anadolu adlı deneme kitabıyla da vatanın mavisini vurgulamıştır. Tüm bu çalışmaları Cumhuriyet’in kültür ödülleriyle taçlandırılmıştır; Kabaağaçlı’ya 1971’de Devlet Kültür Ödülü verilmiştir.
Halikarnas Balıkçısı’nın kişiliğiyle Bodrum’un kültürü iç içe geçmiştir. Bugün Bodrum’da her köşe Halikarnas Balıkçısı anısı taşır. Örneğin 2021’de açılan “Halikarnas Balıkçısı Seyir Terası” Parkı’nda Kabaağaçlı’nın dünyanın çeşitli ülkelerinden toplattığı bitkiler sergilenir; Belediye Başkanı Ahmet Aras bu parkın, Kabaağaçlı’nın sürgün yolculuğuna dair kötü anıları geride bırakıp Bodrum’a olan sevgisini öne çıkarmaya dönük olduğunu söyler. Aras ayrıca “Bodrum’un Cevat Şakir Kabaağaçlı’ya çok şey borçlu olduğunu” vurgulayarak kenti gelecek kuşaklara koruyarak bırakmak gerektiğini ifade etmiştir. 2025’te Bodrum Belediyesi, Halikarnas Balıkçısı’nın görsel mirasını odağa alan bir sergi düzenledi; bu etkinlikler, Kabaağaçlı’nın denizi öne çıkaran estetiği ve Bodrum aşkını canlı tutuyor. Daha da yakın dönemde Bodrum Deniz Müzesi, Kabaağaçlı’nın tüm canlılara selam durmayı anlatan “Merhaba” düşüncesini yaşatmak üzere 17 Nisan’ı Merhaba Günü ilan etti. Müze yetkilileri, Halikarnas Balıkçısı’nın bu insancıl “merhaba” tutumunun Bodrum’un somut olmayan kültürel mirası içinde yer aldığını belirtiyor. Nitekim her yıl 17 Nisan’da düzenlenen etkinliklerde yazarın eserlerinden orijinal parçalar sergileniyor, “Merhaba” kelimesinin evrensel çağrısı üzerine konuşmalar yapılıyor.
Tüm bu olumlu mirasa rağmen Halikarnas Balıkçısı tartışmalardan da uzak değildir. Özellikle 1960’ların tarihî romanlarında zaman zaman yabancı düşmanlığına varan ifadeler ve klişeler görüldüğü eleştirilmektedir. Örneğin Metin Yetkin, Turgut Reis ve Uluç Reis romanlarında “yabancı düşmanlığı, ırkçılık, cinsiyetçilik iç içedir” der; bu eserlerde bazen cinsiyetçi ve şiddet dolu imgelerin yer almasına dikkat çeker. Öte yandan, sosyal medyada ve televizyon dizilerinde Kabaağaçlı’nın hayatı konu edilince insanların gözünde onun “baba katili yazar” olarak anılacağına dair kaygılar da gündeme gelmiştir. Gerçekten de Kabaağaçlı genç yaşta trajik bir olaya karışmıştır, ama uzmanlar ve eleştirmenler bu kişisel olayın edebî değerini gölgelememesi gerektiğini savunuyor. Zaten son yıllarda yayımlanan eserleri ve röportajları, Halikarnas Balıkçısı’nın ideallerinin genellikle doğa sevgisi ve barışa dayandığını ortaya koyuyor.
Günümüzde Halikarnas Balıkçısı’nın uluslararası etkisi Bodrum üzerinden hissedilir. Eserlerinin İtalyan, İngiliz, Rusca vb. dillerde yayınlanması onun adını dünya edebiyat çevrelerine taşıdı. Dahası, Kabaağaçlı’nın Bodrum sevgisi ve insanlık mesajı, yöre turizminin de şekillenmesinde rol oynadı. Hürriyet Daily News’te de belirtildiği gibi, Halikarnas Balıkçısı’nın öncülüğünde Bodrum’u keşfeden sanatçılar o kentin “ruhunu” yakalamış ve Bodrum’un dünya çapında ünlü bir tatil merkezi olmasını sağlamıştır. Blue Cruise olarak bilinen mavi yolculuklar, eskiden sanatçı gemileriyle deneyimlenen bir gezinti iken bugün Bodrum’un olmazsa olmaz aktivitelerinden biri haline gelmiştir.
Özetle, Halikarnas Balıkçısı yeri geldikçe Bodrum’a dair masalsı anılar yazmış; yeri geldikçe “merhaba” diyerek dünyanın bütün canlılarına kucak açmıştır. Edebi kişiliği denizci ve doğal bir üsluba dayanırken, dünya görüşünde Anadolu’nun evrensel bir değeri olarak tanımlanan bir mavilik ideali vardır. Geride bıraktığı fikirsel ve kültürel miras bugün Bodrum’un her yerinde yaşarken, aynı zamanda akıp giden zamanın içinden bize bir soru soruyor: Halikarnas Balıkçısı’nın **“Merhaba”**sını dünyaya yayma sorumluluğunu biz nasıl üstleneceğiz ve onun Bodrum’daki mirasını yeni kuşaklara nasıl devredeceğiz?