How I Met Your Mother (HIMYM), 2005-2014 yılları arasında yayınlanmış ve dünya genelinde geniş bir izleyici kitlesi edinmiş bir Amerikan sit-com dizisidir. Dokuz sezon ve 208 bölüm boyunca izleyicileri kahkahalarla güldürürken duygusal anlar da yaşatan dizi, alışılmadık anlatı yapısı ve akılda kalıcı karakterleriyle televizyon komedileri arasında kendine özgü bir yer edinmiştir. Yayınlandığı süre boyunca hem izleyiciler hem de eleştirmenler tarafından ilgiyle takip edilmiş; ilk sezonlarda övgüler alan dizi sonraki sezonlarda daha karışık yorumlar alsa da popülaritesini korumuştur. 91 ödüle aday gösterilip 21’ini kazanması, HIMYM’ın başarısının bir göstergesidir. Bu kapsamlı yazıda, dizinin yapım süreci, karakter yapısı, anlatı biçimi, temaları, mizah anlayışı, karşılaştığı eleştiriler ve yapımcıların tepkileri, toplumsal etkisi ve tartışmalı final bölümü gibi tüm yönlerini ele alacağız. Yazının sonunda ise dizinin kültürel mirası ve televizyon dünyasına etkisine dair kısa bir değerlendirme bulunuyor.
Yapım Süreci
How I Met Your Mother’ın yaratıcıları Carter Bays ve Craig Thomas, diziyi New York’ta yaşadıkları gençlik anılarından ilham alarak tasarladılar. İkili, “New York’ta arkadaşlarımızla yaşadığımız aptalca şeyleri yazalım” fikriyle yola çıkarak, ana karakterleri büyük ölçüde kendi hayatlarından yansıttı. Örneğin Ted karakteri kısmen Bays’i, Marshall ve Lily ise Thomas ve eşi Rebecca’yı temel alıyordu. Hatta Rebecca, kendisinden esinlenen Lily karakterini ilk başta istemese de “ancak Alyson Hannigan canlandırırsa olur” diyerek izin verdi ve şans eseri Hannigan da o dönemde yeni bir komedi projesi arayışındaydı. Sonuçta Alyson Hannigan, Lily Aldrin rolüyle kadroya katıldı.
Dizinin başrollerine seçilen diğer oyuncular, yayın öncesinde görece tanınmamış simalardı. Josh Radnor (Ted Mosby) ve Jason Segel (Marshall Eriksen) gibi isimler, o dönemde yıldız statüsünde değildi; Segel her ne kadar Freaks and Geeks gibi bir yapımda yer almış olsa da geniş kitlelerce tanınmıyordu. Öte yandan Barney Stinson karakteri için başta John Belushi tarzı kaba saba bir tip düşünülmüşken, seçmelerde Neil Patrick Harris’in performansı bu rolün tanımını yeniden yazdırdı. Harris, Barney’e kendi karizması ve enerjisiyle hayat vererek dizinin en unutulmaz karakterlerinden birine dönüştü. Dizinin anlatıcısı olan “Geleceğin Ted’i” için ise ünlü komedyen Bob Saget düşünüldü. Yapımcılar, Saget’e projeyi anlatırken “The Wonder Years’ın gelecekte geçen hali gibi olacak” diyerek onu ikna ettiler. Saget, bölümleri izleyerek ya da gerektiğinde tekrar kaydederek her bölümün başında ve sonunda Ted’in 2030 yılından seslenen dış sesi oldu.
Yapım sürecindeki ilginç detaylardan biri de Robin Scherbatsky rolünün seçimidir. Bu karakter için oldukça tanınmış bir aktrisin teklifi reddettiği yıllar sonra açıklandı: 2014’te Bays ve Thomas, bu ismin Jennifer Love Hewitt olduğunu duyurdular. Hewitt’in reddi üzerine o dönem pek bilinmeyen Cobie Smulders rolü aldı. Yaratıcılar sonradan “İyi ki öyle olmuş; Ted’in Robin’i ilk görüşü, aynı anda Amerika’nın da onu ilk kez görüşü oldu ve bu gizem diziyi ileri taşıdı” diyerek Smulders’ın bilinmezliğinin diziye kattığı artıyı vurguladılar. Ayrıca pilot bölümün sonunda Robin’in “anne” olmadığının açıklanması da bilinçli bir tercihti. Böylece Friends dizisindeki Ross-Rachel tarzı bitmek bilmez bir “birlikte olurlar mı, olmazlar mı” klişesine düşmemek amaçlanmıştı.
Dizinin çekim teknikleri ve planlaması da yenilikçi unsurlar barındırıyordu. Örneğin, Ted’in 2030 yılındaki çocuklarının sahneleri, genç oyuncuların yaşlanmasını önlemek adına en başta, 2006 yılında topluca çekildi. Dizinin ilerleyişi boyunca gerektiğinde kullanılmak üzere bu görüntüler arşivlendi. Çekimler genel olarak çoklu kamera ile stüdyoda gerçekleştirildi; ancak How I Met Your Mother, geleneksel canlı seyirci önünde çekilen sit-comlardan farklı olarak, zaman atlamalı sahneleri ve hızla değişen sekansları nedeniyle çoğu sahneyi önceden kaydedip kahkaha efektlerini stüdyo izleyicisine sonradan izletme yöntemini kullandı. Dizinin yönetmen koltuğunda ise Pamela Fryman büyük bir istikrarla yer aldı ve 208 bölümün 196’sını yöneterek tutarlı bir görsel tarz sağladı.
Mekân seçimlerinde de yaratıcı ekibin kişisel deneyimleri etkili oldu. Karakterlerin müdavimi olduğu New York’taki kurgusal bar MacLaren’s, gerçekte Bays ve Thomas’ın Letterman Show yıllarında takıldıkları Manhattan barlarının bir karışımıydı. Hatta barın adı, Carter Bays’in asistanı Carl MacLaren’dan esinlenildi; dizideki barmen karakterine de Carl adı verilerek bu dostlarına tatlı bir gönderme yapıldı.
Tüm bu özenli hazırlık süreci, HIMYM’ı sıradan bir durum komedisinden öte, yaratıcılarının hayat tecrübeleri ve zekâ dolu fikirleriyle harmanlanmış özgün bir yapım haline getirdi. Sonuçta dizi, CBS kanalında 2005’te mütevazı bir başlangıç yapsa da kısa sürede kendi sadık izleyici kitlesini oluşturdu ve tam dokuz sezon boyunca ekranda kalmayı başardı.
Karakterler ve Karakter Yapısı
How I Met Your Mother’ın başarısının kalbinde, birbirinden renkli ve derinlikli karakterlerin kurduğu güçlü arkadaşlık bağı yatar. Dizi, New York’ta yaşayan beş yakın arkadaşın hayatını merkeze alır ve her bir karakter, hikâyeye kendine özgü bir tat katar:
- Ted Mosby: Hikâyenin anlatıcısı ve merkezindeki isim olan Ted, düzeltilemez bir romantiktir. Mimar kökenli Ted, 2030 yılında iki çocuğuna gençliğinde “annenizle nasıl tanıştım” hikâyesini anlatırken geçmişe dalar. 27 yaşında başladığımız macerasında Ted’i, hayatının aşkını arayan idealist bir bekar olarak tanırız. Birbiri ardına yaşadığı ilişkilerden istediğini bulamasa da her deneyimden bir ders çıkarır ve umudunu yitirmez. Onu diğer klasik sit-com baş karakterlerinden ayıran, zaman zaman hatalar yapan ve bazen çocukça davranabilen bir insan oluşudur. En yakın arkadaşları Marshall ve Barney’yle çılgın maceralara atılmaktan çekinmez, ancak nihayetinde aradığı şeyin “o tek doğru kişi” olduğunu her fırsatta dile getirir. Ted’in entelektüel merakı (mimarideki zevki, edebiyata düşkünlüğü) ile romantik hayalleri arasında gidip gelen yolculuğu, izleyicilere hem komik hem de duygusal anlar yaşatır. Dizinin finalinde Ted, nihayet çocuklarının annesi Tracy ile tanışıp hayatının aşkını bulduğunu söylese de hikâyesini bitirdiğinde aslında kalbinin hâlâ Robin’e ait olduğunu itiraf eder. Bu, Ted’in aşk arayışının çizgisel olmadığını, hayatın sürprizlerle dolu olduğunu gösteren bir karakter sonudur.
- Marshall Eriksen: Ted’in üniversiteden beri en iyi arkadaşı olan Marshall, koca yürekli ve saf iyimser tavrıyla grubun belki de en sevimli üyesidir. Minnesota’lı geleneksel bir aileden gelen Marshall, çocukluk hayali olan çevre hukukçusu olma idealini taşırken hayatın gerçekleriyle de boğuşur. Üniversite aşkı Lily ile dizi başladığında dokuz yıldır birliktedir ve kısa sürede evlenirler. Marshall, bir yandan evlilik ve aile sorumluluklarını kucaklarken bir yandan da mesleki hayallerini gerçekleştirmenin mücadelesini verir. Para kazanmak uğruna kurumsal bir işe girip idealizminden ödün verdiği anlar olsa da sonunda vicdanının sesini dinleyerek çevreyi koruma tutkusunun peşinden gider. Dizi boyunca Marshall’ı; doğaüstü varlıklara inanacak kadar hayalci, esprili ve bitmek bilmez bir iyimser olarak görürüz. Arkadaşlarına bağlılığı tartışılmaz olan bu karakter, grubun moral merkezi gibidir. Son sezonda bir yargıçlığa terfi etmesiyle, HIMYM evreninde “iyi insanlar sonunda kazanır” temasını temsil eder şekilde, güzel bir finale ulaşır.
- Lily Aldrin: Marshall’ın lise aşkı, sonradan eşi olan Lily, sıcak ve sevecen tavrının altında son derece güçlü bir irade barındıran bir karakterdir. Mesleği anaokulu öğretmenliği olsa da içinde bir sanatçı ruhu taşır ve resim yapma hayallerini zaman zaman kariyerinin önüne koyar. Lily, grubun “anne” figürü gibi görünse de aslında lafını esirgemeyen, gerektiğinde manipülatif olabilen ve her bir arkadaşını çok iyi tanıdığı için onları yönlendirmeyi seven biridir. Sırlar tutmakta pek başarılı olamayan Lily, arkadaş grubunun vicdanı ve arabulucusu konumundadır. Marshall ile ilişkisi, dizinin duygusal omurgalarından birini oluşturur – öyle ki ikili, HIMYM evreninde ideal çift olarak sunulur. Bu mükemmel çift imajı, zaman zaman Lily’nin bireysel kimlik arayışıyla çatışsa da (örneğin bir dönem San Francisco’ya gidip kendini bulmaya çalışması) sonunda birbirlerine kenetlendikleri bir dengeye kavuşurlar. Lily’nin tatlı gülümsemesinin ardında yatan hafif çatlak taraf, onu çok boyutlu bir karakter yapar. Ayrıca en yakın kız arkadaşı Robin’le olan dostluğu, dizide kadın arkadaşlığının güçlü bir örneğini sunar.
- Barney Stinson: Takım elbisesi, bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi ve çapkınlık konusundaki “efsanevi” yöntemleriyle Barney, dizinin en komik ve sıra dışı karakteridir. Kurumsal bir işte çalışsa da tam olarak ne yaptığını kimse bilmez; Barney’nin asıl “mesleği” kadınları tavlamak ve her günü parti havasında yaşamaktır. “Suit up!” (“Takım elbiseni giy!”) ve “Legendary!” (“Efsanevi!”) gibi sloganlaşmış ifadeleri dillere pelesenk olmuş, adeta popüler kültüre mal olmuştur. Babasının küçükken onu terk etmesi sonucu yaşadığı terk edilme travması, Barney’nin bağlanma korkusunun ve sürekli onay arayışının temelinde yatar. Bu nedenle duygusal ilişkilerden kaçıp yüzeysel ilişkilerle yetinir gibi görünür; ancak dizi ilerledikçe bu tavrının altında derin bir yalnızlık yattığı da işlenir. Barney, arkadaş grubuna sonradan dahil olmuş olsa bile zamanla Ted ve Marshall kadar yakın bir dost haline gelir, hatta kendini “Ted’in en iyi arkadaşı” ilan etmekten çekinmez. Onun inanılmaz abartılı hikâyeleri ve yalanları, aslında çocukluğundan beri aradığı aidiyet duygusunu maskelemek içindir. Barney, ilerleyen sezonlarda karakter gelişimi yaşayan belki de en belirgin isimdir: Önce Robin’e âşık olup onunla evlenir, ardından bu evlilik yürümez ve boşansalar da, son bölümde bir bebeğinin olmasıyla hayatta ilk kez koşulsuz sevgiyi tadar. Kucağında kızı Ellie ile gördüğümüz Barney, belki de ilk kez gerçek anlamda “olgunlaşmış” hisseder. Tüm eksiklerine rağmen Barney Stinson, dizi tarihinin en eğlenceli ve akılda kalıcı karakterlerinden biri olarak hafızalara kazınmıştır.
- Robin Scherbatsky: Kanadalı bir haber spikeri olan Robin, “annelik ve evlilikten ziyade kariyer” diyen modern ve bağımsız bir kadını temsil eder. Dizinin en başında Ted’in barlarda tanışıp ilk görüşte vurulduğu güzel kadın olarak tanıdığımız Robin, kısa sürede grubun ayrılmaz parçası olur. Ancak daha ilk bölümün sonunda gelecekte “Teyze Robin” olarak anıldığını öğrenir ve Ted’in çocuklarının annesi olmadığı ortaya çıkar, ki bu da onun hikâyedeki konumunu farklı bir merak unsuru haline getirir. Robin, Kanadalı oluşu ile ilgili espriler, silahlara ve puroya olan merakı, viskiyi su gibi içmesi gibi alışılmadık özellikleriyle tipik sitcomdaki kadın karakter kalıplarını kırar. Gençliğinde pop yıldızı olma denemeleri (ünlü “Robin Sparkles” karakteri ve “Let’s Go to the Mall” şarkısı) onun gizli geçmişi olarak defalarca mizah kaynağı yapılır. Çocuk istememesi ve kariyerine öncelik vermesi yüzünden geleneksel ilişki beklentileriyle zaman zaman çatışan Robin, dizi boyunca hem Ted hem Barney ile ciddi ilişkiler yaşar ancak sonunda özgür ruhuna en uygun hayatın tek başına dünyayı gezip haber yapmak olduğunu düşünerek gruptan bir süre uzaklaşır. Finalde Ted’in yıllar sonra tekrar kapısını çalmasıyla, bu iki karakter için hayatın döngüsü tamamlanmış olur. Robin, güçlü ve kararlı duruşuyla HIMYM’ın sadece romantik komedi olmadığını, aynı zamanda kadın bireyselliğini de konu edebildiğini gösteren bir karakterdir.
Bu beş ana karakterin yanı sıra, dizide çeşitli yan karakterler ve konuk oyuncular da zengin bir mozaik oluşturur. Ted’in çocuklarının annesi Tracy McConnell (Cristin Milioti) karakteri son sezonda tam anlamıyla hikâyeye dahil olarak hem gizemi çözer hem de yeni bir sıcaklık katar. Ranjit, Carl, Victoria, Stella, Kevin, The Captain gibi yan karakterler ve sayısız ünlü konuk (Britney Spears, Katy Perry, Enrique Iglesias gibi) diziye renk katan diğer unsurlardır. Ancak HIMYM’ın çekirdeğini oluşturan bu “müdavim beşli”, gerek aralarındaki kimya gerek karakter gelişimleriyle izleyiciyi kendine bağlamış ve hikâyeyi sürükleyen temel güç olmuştur.
Anlatı Biçimi
How I Met Your Mother’ı benzer arkadaş grubu komedilerinden ayıran en önemli özelliklerden biri, alışılmadık anlatı biçimidir. Dizinin ana kurgusu, gelecekteki Ted’in (2030 yılında) çocuklarına geçmişte yaşadıklarını anlatması şeklinde çerçevelenir. Bu çerçeve hikâye (frame story), dizinin “bugün”ü olarak kabul edilir ve 2005’ten itibaren geçmişe dönüşlerle ilerleyen esas hikâyeye sık sık müdahale eder. Yani, klasik anlamda doğrusal (linear) bir zaman akışı yerine HIMYM, zaman içinde ileri geri sıçramalarla dolu, parçalı bir anlatım sunar. Bir bölümde 2007’deki bir olayı izlerken, bir anda Ted’in araya girip “burada aslında şöyle olmuştu” diyerek bizi daha eski bir ana götürdüğü veya ileride olacak bir şakaya zemin hazırlamak için ileriye dönük bir sahne gösterdiği anlar, dizide sıkça görülür.
Bu çok katmanlı anlatım tekniği sayesinde flashback (geriye dönüş) ve flashforward (ileriye gidiş) sahneleri ustalıkla kullanılır. Örneğin, bir hikâye bir karakterin bakış açısından eksik veya çarpıtılmış halde anlatıldıktan sonra, başka bir karakterin düzeltmesiyle aynı olayı farklı bir perspektiften izleriz. Bu sayede olaylar farklı bakış açılarıyla yeniden ele alınır, kimi zaman da izleyici bilerek yanlış yönlendirilip sonra beklenmedik bir twist ile gerçek ortaya konur. Dizi, bu anlatı oyunlarını mizahi amaçlarla da sık sık kullanır: Ted’in çocuklarına anlatmak istemediği yetişkin içerikli kısımlar olduğunda, bunları güldürü unsuru haline getirecek yaratıcı sansürlere başvurur. Örneğin karakterler sigara içtiğinde Ted bunu “sandviç yiyoruz” diye sansürler; görüntüde gerçekten ellerinde sandviç belirir. Uyuşturucu veya küfür gibi çocuklara uygun olmayan detaylar, bu tarz görsel veya sözel şakalarla değiştirilir. Bu da dizinin meta-mizah anlayışına örnek gösterilebilir.
Anlatıcı Ted’in güvenilirliği de dizinin zaman zaman oynadığı bir diğer karttır. Yaratıcıların da belirttiği gibi, aradan 20 yıl geçtikten sonra anılarını anlatan Ted aslında tam güvenilir bir anlatıcı değildir; hafızasının oyunlarına yenik düşebilir veya olayları kendi bakış açısına göre çarpıtabilir. Nitekim bazı bölümlerde bunun örneklerini görürüz: “The Goat” (Keçi) bölümünde Ted, bir önceki sezonda farklı anlattığı bir anıyı yanlış hatırladığını itiraf eder. “How I Met Everyone Else” bölümünde ise yıllar içinde arkadaşlarına dair hatırladığı detayların ne kadar subjektif olabildiğini fark ederiz. Bu güvenilmez anlatıcı durumu, diziye hem mizah katar hem de izleyici için bir merak unsuru yaratır; çünkü Ted’in anlattığı her şeye tamamen inanamayız, her an küçük bir revizyon gelebilir.
Dizinin anlatımında bir başka dikkat çekici unsur, ipuçları ve gizem öğeleri barındırmasıdır. Tipik bir komedide pek rastlanmayacak şekilde, HIMYM izleyicileri 9 sezon boyunca “annelerinin” kim olduğunu merak ederek beklediler. Arada ufak ipuçları (sarı şemsiye gibi semboller, ders verdiği sınıfta annenin bulunması gibi rastlaşmalar) serpiştirildi ve finalden bir sezon önce Tracy karakteri nihayet yüzünü gösterdi. Bu uzun soluklu gizem, diziye bir bakıma “bulmaca” niteliği kazandırdı ve izleyiciler teoriler üretip ipuçlarını takip etmeye teşvik edildi.
Anlatı biçiminin yenilikçi kullanımı aynı zamanda espri ritmine de katkı sağladı. How I Met Your Mother, beklenmedik bir anda patlayan esprileriyle ünlüdür ve bunu büyük ölçüde kurgudaki zaman atlamaları ve yaratıcı editörlük sayesinde başarır. Bir diyalog sürerken aniden yapılan bir zaman sıçraması veya gelecekteki bir sonuca hızlıca göz atıp geri dönme tekniği, esprinin daha vurucu olmasına yol açar. Örneğin, karakterlerden biri “hayatta böyle bir şey yapmam” der demez sonraki saniye onu tam da o şeyi yaparken gösteren bir ileri flash, dizinin mizah tarzının imzasıdır.
Özetle, HIMYM’ın anlatı yapısı seyirciyi tekdüze bir lineer akışa mahkûm etmez. Tam tersine, izleyiciyi hikâyenin aktif bir parçası haline getirerek “acaba gerçekten ne oldu?” sorusunu sordurur, hafızayla oyunu sürdürür ve bunu yaparken de bolca güldürür. Bu yenilikçi anlatım, sitcom türüne taze bir soluk getirmiş; sonraki yıllarda benzer tarzda kurgusal numaralar deneyecek yapımlara ilham vermiştir.
Temalar
Yüzeyde eğlenceli bir arkadaş grubu komedisi gibi görünse de How I Met Your Mother, alt metninde pek çok tema ve mesaja yer verir. Dizi boyunca işlenen başlıca temaları şöyle özetleyebiliriz:
- Aşk ve Kader: HIMYM, daha ismiyle bile (“Annenizle nasıl tanıştım”) büyük bir aşk hikâyesine göz kırpar. Ted’in hayatının aşkını arayışı, dizinin en temel itici gücüdür. Bu arayış boyunca “ruh eşi var mıdır?”, “doğru kişi mi yanlış zaman mı, yoksa tam tersi mi?” gibi sorular sık sık gündeme gelir. Dizide kader kavramı, özellikle ufak tesadüfler ve sembollerle vurgulanır: Sarı şemsiyenin defalarca ortaya çıkması, Tracy ile Ted’in yıllar boyunca aynı mekanlarda kıl payı karşılaşamadan yollarının kesişmesi gibi detaylar, hayatta büyük buluşmaların bazen küçücük rastlantılara bağlı olduğunu anlatır. Öte yandan, son sezonda işler beklenmedik şekilde gelişip Ted’in nihayet aradığı “anne”ye kavuşmasına rağmen onun kaderinde Robin’in de yer alması, dizinin kader temasına yaptığı belki de en sıra dışı yorumdur: Bazen hayat, birden fazla büyük aşkı barındırabilir ya da “kader” dolambaçlı yollar çizebilir.
- Arkadaşlık ve Aile: Dizinin belki de en güçlü teması, aile kadar yakın arkadaşlık bağlarıdır. Ted, Marshall, Lily, Barney ve Robin beşlisi bir “seçilmiş aile” gibidir. Birbirlerinin en kötü günlerinde yanlarında olup en iyi günlerini birlikte kutlarlar. New York gibi kozmopolit ve bazen yalnızlaştırıcı bir şehirde, MacLaren’s Pub’daki köşelerini kendi yuvaları haline getirirler. Marshall ve Lily’nin ilişkisinin diğer arkadaşlarca imrenilmesi, Barney’nin bile en sonunda dostlarına sıkı sıkıya bağlanması, bu arkadaşlık temasının altını çizer. Her ne kadar zaman içinde evlilik, iş, çocuk gibi sebeplerle grup dinamiğinde değişimler yaşansa da (örneğin Lily ve Marshall bebek sahibi olduğunda, Robin iş nedeniyle uzaklaştığında), sonunda hepsi birbirinin hayatında kalıcı bir yer edinir. HIMYM, dostluğu koşulsuz kabul, affetme ve büyüme alanı olarak resmeder.
- Büyüme ve Olgunlaşma: Dizi, karakterlerin 20’li yaşlarının sonundan 30’lu yaşlarının ortalarına uzanan bir zaman dilimini kapsar. Bu dönem, pek çok insan için “hayata gerçek anlamda atılma” evresidir. HIMYM da karakterlerinin kariyer seçimleri, evlilik kararları, ebeveynlik deneyimleri ve hayal kırıklıkları üzerinden bir büyüme hikâyesi anlatır. Örneğin, Marshall idealist bir öğrenciden baba ve yargıç olmaya giden yolda olgunlaşır; Lily kendi hayallerini bulma arzusuyla annelik arasında denge kurmayı öğrenir; Robin özgürlüğü ve aşk arasında gidip gelip sonunda kendini tanır; Ted ise aşkın tanımını ve beklentilerini yıllar içinde değiştirir. Dizinin sonunda hiçbiri başlangıçtaki insanlar değillerdir, ancak çekirdek değerleri (dostluk, sevgi) hep korunur. Bu da yaşamın doğal akışına ayna tutar: Yıllar geçtikçe önceliklerimiz ve kimliğimiz şekillenir, ama bizi biz yapan temel şeyler sabit kalır.
- Monogami ve İlişki İdealleri: HIMYM, romantik ilişkiler konusunda da bir fikir ortaya koyar. Bir akademik analize göre, dizinin güldürü unsurlarının altında “tek eşli, uzun soluklu ilişkinin mutluluk getireceği” mesajı sezilir. Gerçekten de, Ted’in bekârlığından duyduğu rahatsızlık ve Marshall-Lily çiftinin “ideal ilişki” olarak sunulması bu görüşü destekler niteliktedir. Pilot bölümden itibaren Ted, Marshall ve Lily’nin aşkına öykünür; onların “zeytin teorisi” gibi en ufak uyum detaylarını bile kendi ilişkilerine ölçüt yapar. Öte yandan Barney gibi çapkın bir karakter, uzun süre evliliğe ve tek eşliliğe burun kıvıran tavrıyla, aslında dizide karşıt uçta konumlanır ve çoğunlukla “yanlış örnek” olarak mizah unsuruna dönüşür. Yıllar içinde Barney’nin bile tek eşli ilişkiye (Robin’le evlilik ve sonrasında baba olması) adım atması, dizinin nihayetinde aşk ve aile kurumunu yücelten bir çizgiye geldiğini gösterir. Elbette dizide Robin gibi evlilik ve çocuk fikrine mesafeli duran bir karakterin varlığı, bu denkleme zenginlik katarak farklı hayat tercihlerine de alan açar. Sonuçta HIMYM, aşk ve ilişkiler konusunda net bir “doğru yanlış” yargısı vermekten ziyade, karakterlerin kendi arzuları ve korkuları üzerinden çeşitli yaşam yollarını anlatır. Aşkın bazen mükemmel bir mutluluk getirebildiğini, bazen de acıyla yoğrulduğunu hem komik hem ciddi tonlarda işler.
- Zaman ve Hayatın Sürprizleri: Dizi genelinde sık sık vurgulanan bir diğer tema, hayatın öngörülemez oluşudur. “Hayat siz planlar yaparken başınızdan geçenlerdir” sözü adeta HIMYM dünyasında cisim bulur. Karakterlerin beş yıllık, on yıllık planları çoğu kez bambaşka yönlere savrulur. Ted defalarca “işte buldum” dediği aşkı kaybeder, Robin asla anne olmayacağını düşünürken üvey anne rolüne bürünür, Barney asla değişmem derken bir kız babası olur. Özellikle final bölümü, bu tema etrafında şekillenir: Hayat herkesin beklediğinden farklı gelişmiştir. Bu yönüyle dizi, izleyicisine gençlikte çizilen hayallerin her zaman gerçeğe uymayabileceğini, ancak yine de beklenmedik yollarla mutluluğun bulunabileceğini anlatır. Komedi unsurları arasında verilen bu hayat dersi, HIMYM’ın duygusal derinliğini artıran faktörlerden biridir.
Özetle, How I Met Your Mother her bölümünde kahkahalar attırırken, alt metinde büyümek, sevmek, kaybetmek ve yeniden denemek üzerine evrensel temaları işlemeyi ihmal etmedi. Bu sayede izleyici yalnızca eğlenmekle kalmadı, kendinden bir parça bulduğu karakterlerle duygusal bir bağ da kurdu. Dizinin pek çok sahnesi, “hayat dersi” olarak anılabilecek alıntılarla doludur. Örneğin, Ted’in “Eğer oraya varmak için cehennemden geçmem gerekmeseydi, ders bu kadar net olmazdı” sözleri (final bölümünden) yaşadığı tüm zorlukların anlamını özetler niteliktedir. Bu yönüyle HIMYM, hem bir komedi şovu hem de bir “hayat hakkında” hikâye olarak iz bıraktı.
Komedi Tarzı
Bir sitcom’u unutulmaz kılan unsurların başında elbette mizah anlayışı gelir ve How I Met Your Mother bu konuda oldukça zengin bir palet sunar. Dizinin komedi tarzını benzersiz kılan yönleri şu şekilde sıralayabiliriz:
- Catchphrase’ler (Dilimize Pelesenk Olan Sözler): Barney Stinson’ın efsanevi replikleri, HIMYM denince ilk akla gelenler arasındadır. “Suit up!” (“Takım elbiseni çek!”) çağrısı, Barney’nin her durumu partiye çevirme ve şık olma tutkusunu temsil eder. “Legen… wait for it… dary!” (“Efsane… bekle biraz… vi!”) ünlemi ise bir şeyin muhteşemliğini vurgulamak için kullandığı imzasıdır. Bu ifadeler sadece dizinin içinde kalmamış, zamanla gerçek hayatta da hayranlar arasında günlük dile karışmıştır. Bir kutlama anında “efsanevi!” demek ya da arkadaşları şık giyinmeye davet ederken “Suit up!” diye seslenmek, HIMYM hayranları arasında paylaşılan kültürel bir şaka haline gelmiştir. Ayrıca Ted’in heyecanlı anlarda kullandığı “wait for it” (bekle biraz) ifadesi de sabretmenin güzel şeylere değeceği temasıyla uyumlu şekilde sıkça tebessüm ettirmiştir.
- Devamlı Espriler ve Running Gag’ler: How I Met Your Mother, uzun soluklu esprileri ve kendi içinde sürekliliği olan şakaları ustaca kullanan bir dizidir. Örneğin “Slap Bet” (Tokat İddiası) adını verdikleri ve Barney ile Marshall arasında sezonlar boyunca süren iddia, her gerçekleştiğinde izleyiciye geçmiş bölümleri hatırlatarak ayrı bir keyif verir. Benzer şekilde ilk sezondaki “Pineapple Incident” (Ananas Vakası) bölümüyle başlayan gizem, yıllarca çözümsüz bir mizah unsuru olarak kalmış, nihayet özel bir ekstra kliple cevabı verilmiştir. Robin’in ergenlik dönemindeki pop yıldızı kimliği Robin Sparkles, birden fazla bölümde farklı yönleriyle (yeni şarkılar, skandallar) ortaya çıkarak izleyiciyi her seferinde şaşırtmayı başarmıştır. Bu tür running gag’ler, diziyi sadık takip edenler için birer “içeriden espri” hissi yaratır ve HIMYM izleyicisi olmak adeta ayrıcalıklı bir kulübe dahil olmak gibidir. Dizi kendi yarattığı efsaneleri ve esprileri sezonlar boyu sürdürerek, bu uzun soluklu şakaların meyvesini bölümler veya hatta sezonlar sonra vermesiyle tanınır. Bu da izleyicinin dikkatine küçük ödüller dağıtan, tekrar izlemeyi teşvik eden bir tarza dönüşür.
- Zamanlamaya Dayalı Mizah ve Kurgu: Dizinin anlatı yapısına değinirken söz ettiğimiz flashback/forward teknikleri, komedi zamanlaması açısından da müthiş kullanılır. Bir sahnede karakterlerden birinin söylediği bir sözün anında tersinin gösterilmesi, ya da ileride yaşanacak komik bir durumun kısa bir anlığına görüntülenip tekrar ana hikâyeye dönülmesi, HIMYM’ın imza mizah tekniklerindendir. Özellikle Barney’nin abartılı hikâyelerinde veya Ted’in hayal sahnelerinde, kurgudaki bu hızlı geçişler kahkahayı yükseltir. Örneğin, Barney bir planını anlatırken “şöyle yapacağım” dediğinde bir anda onu o tuhaf kılığa girmiş halde görmek, sonra tekrar masadaki sohbete dönmek sık rastlanan bir durumdur. Bu hızlı kurgu esprileri, izleyiciyi hazırlıksız yakaladığı için etkiyi artırır. Ayrıca bazen bilinçli duraklamalar kullanılır – bir karakter espri yapmadan önce yapılan birkaç saniyelik teatral bekleyiş, eski tarz sit-com geleneğine de göz kırpan hoş bir zamanlama unsurudur.
- Pop Kültür Referansları ve Parodiler: How I Met Your Mother, karakterlerinin ilgi alanları ve takıntıları üzerinden bolca popüler kültür referansı barındırır. Özellikle Ted ve Marshall’ın Yıldız Savaşları (Star Wars) hayranlığı, pek çok bölümde espri malzemesi olur. Barney’nin takıntılı şekilde izlediği Kanada yapımı çocuk programı “Underneath the Tunes” veya Marshall’ın “Ghostbusters” sevdası gibi detaylar, geek kültürüne yapılan sevimli göndermelerdir. Bunun yanında dizi, zaman zaman belirli film türlerine ya da klişelere parodi bölümler yapmıştır. Örneğin, Marshall’ın bir Kung Fu ustasından dayak yemeyi öğrendiği “Slapsgiving 3: Slappointment in Slapmarra” bölümü, eski kung-fu filmlerine absürt bir saygı duruşu niteliğindeydi (gerçi bu bölüm farklı bir açıdan tartışma da yarattı, ona ileride değineceğiz). Yine Barney’nin efsanevi “Playbook” (Oyun Kitabı) bölümü, belgesel tarzı çekim teknikleriyle flört taktiklerini sunarak farklı bir komedi biçimi denemiştir. Bu tür referanslar ve parodiler, dizinin sadece kendi evreniyle sınırlı kalmayıp geniş bir kültürel bağlama göz kırpmasını sağlar.
- Müzikal Numaralar ve Fiziksel Komedi: Dizi, zaman zaman beklenmedik müzikal sahnelerle de izleyiciyi şaşırtır. Barney’nin beşinci sezonda sergilediği Broadway tarzı “Nothing Suits Me Like a Suit” (Bana Hiçbir Şey Takım Elbise Gibi Yakışmaz) adlı gösterişli şarkı/dans performansı, bunların en ünlüsüdür. Benzer şekilde Robin Sparkles’ın pop şarkıları (“Sandcastles in the Sand” veya “Let’s Go to the Mall”) tam bir 80’ler klibi estetiğinde çekilerek komediye görsel bir zenginlik katar. Karakterlerin kostümlü veya rol yapmalı fantezi sahneleri de fiziksel komedinin örneklerindendir; Barney’nin yaşlı taklidi, Marshall’ın sihirbazlık denemeleri, Lily’nin hamilelik halindeki tuhaf alışkanlıkları hep bu çeşit mizaha dahildir.
Genel olarak HIMYM, espri skalasını çok geniş tutan bir komediydi: İnce söz oyunlarından durum komedisine, tekrar eden şakalardan duvarları yıkan meta-esprilere kadar her alanda güldürmeyi bildi. Bu çok yönlü mizah anlayışı sayesinde her izleyici kendine hitap eden bir komedi unsuru bulabildi. Dizi, yeri geldiğinde dramatik anlara da yer verse de, kendi duygusallığını bile espriye vurabilen tonunu korudu. Örneğin, en duygusal anlardan birinde (Marshall’ın babasının ölüm haberi aldığı sahne) hemen ardından gelen “Tanrı bebek mi dedi?!” esprisiyle gözyaşları arasına kahkaha serpiştirmek, HIMYM’ın duygu ve mizah dengesini ne kadar iyi kurduğuna güzel bir örnektir.
Eleştiriler ve Verilen Tepkiler
Her popüler dizi gibi, How I Met Your Mother da yayınlandığı süre boyunca çeşitli eleştirilere maruz kaldı. Kimi zaman hayranlardan kimi zaman eleştirmenlerden gelen bu tepkilere yapım ekibinin yanıtları da kamuoyunda tartışıldı. İşte başlıca eleştiriler ve dizinin verdiği tepkiler:
- Friends ile Karşılaştırmalar: Dizinin ilk duyurulduğu ve ilk sezonunun yayınlandığı dönemde, bazı çevrelerce HIMYM için “Friends taklidi” yakıştırması yapıldı. Ortada New York’ta yaşayan ve sürekli bir barda/kafede toplanan bir arkadaş grubu olunca bu benzetmeler kaçınılmazdı. Nitekim ilk sezon için “Friends kadar iyi değil” diyen eleştirmenler oldu. Ancak Bays ve Thomas ikilisi en baştan bu kıyası önlemek için bilinçli adımlar atmışlardı. Özellikle Robin karakterinin annesinin olmadığı daha pilot bölümden açıklanarak, Friends’teki Ross-Rachel gelgitinin aynısının yaşanmayacağı garanti altına alınmıştı. Zamanla dizi kendi özgün tonunu ispatlayıp karakterlerini derinleştirdikçe, bu tip karşılaştırmalar azaldı ve HIMYM ayrı bir kulvarda değerlendirilir oldu.
- Son Sezonların Kalitesi: Dizinin genel olarak ilk sezonlardan itibaren bir kalite çizgisi yakaladığı ve özellikle 2. ve 4. sezonlarda zirve yaptığı konusunda görüş birliği olsa da, 8. ve 9. sezonlarda senaryo kalitesinin düşmeye başladığını söyleyenler çoktu. Sekizinci sezon, anne hikâyesinin gereksiz uzatıldığı ve esprilerin tekrar etmeye başladığı gerekçesiyle en zayıf sezon olarak anılır; eleştirmen yorumlarının derlendiği Rotten Tomatoes’da sadece %54 beğeni oranı almıştır ve “bu sezon dizi misyonunu doldurdu, espriler meyvesini vermiyor” biçiminde yorumlanmıştır. Final sezonu olan 9. sezon ise yenilikçi bir biçimde tek bir hafta sonunda (Barney ve Robin’in düğün hafta sonu) geçmesiyle takdir toplasa da, bölümleri doldurmak için yan hikâyelerin uzatıldığı yönünde eleştiriler aldı. Özellikle sadık hayranlar anne karakterinin az görünmesinden ve hikâyenin ağır aksak ilerlemesinden yakındılar. Yapımcılar bu eleştirilere karşı, 9. sezonda riskli bir anlatım denediklerini ve karakterlerin geçmişine daha çok eğilmek istediklerini belirttiler. Nitekim sezon boyunca bölümlerin birçoğu geçmişe dönüşlerle doluydu ve asıl düğün günü zaman akışı oldukça yavaştı. Her ne olursa olsun, 9. sezon finali öncesi beklenti çok yüksekti ve son bölüme muazzam bir izleyici ilgisi oluştu.
- “Yellowface” Kontroversi ve Irkçılık Eleştirisi: Dizinin 9. sezonunda yayınlanan “Slapsgiving 3: Slappointment in Slapmarra” bölümü, komedi amacıyla yaptığı kültürel referanslarla tepki çekti. Bu bölümde Marshall, Barney’e atacağı tokadı “efsanevi bir ustadan öğrenmek” için Çin’e gidiyor ve burada üç arkadaşı (Ted, Robin, Lily) Uzak Doğulu ustalar kılığında parodi karakterler olarak karşımıza çıkıyordu. Ancak bu sahnelerde oyuncuların makyaj ve aksanla Asyalı taklidi yapması birçok izleyici tarafından ırkçı bulundu. Sosyal medyada #HowIMetYourRacism etiketiyle tepkiler paylaşıldı; “Yellowface” (beyaz oyuncuların Asyalı görünmek için makyaj yapması) yapmakla suçlanan dizi, özellikle Asya kökenli izleyicilerden özür talepleri aldı. Tepkilerin büyümesi üzerine, bölümün yayınlandığı hafta HIMYM’ın yaratıcılarından Carter Bays Twitter üzerinden bir açıklama yapmak zorunda kaldı. Bays tweet’inde “Amacımız saçma sapan, çocukça bir Kung Fu filmleri saygı duruşu yapmaktı… Fakat bu esnada insanları incittik. Çok üzgünüz, bizi uyarıp fark etmemizi sağladığınız için minnettarız” diyerek samimi bir özür dilemiştir. Bu özrün ardından yapım ekibi benzer bir hatanın tekrarlanmayacağını belirtti. Irk ve kültür konularında daha hassas olunması gerektiği dersi çıkarılan bu olay, HIMYM’ın nadir ciddi eleştirilerinden biriydi ve yapımcılar tarafından anında karşılık bulmuştu.
- Final Bölümüne Tepkiler: 2014’te yayınlanan final (son bölüm “Last Forever”), televizyon tarihinin en çok tartışılan final bölümlerinden biri oldu. Bölümün detaylarına yazının ilerleyen kısmında değineceğiz, ancak burada gelen tepkiler ve yapımcıların cevaplarından bahsedelim. Finalde ortaya konan sürpriz gelişmeler – özellikle anne karakterinin ölümü ve Ted’in nihayet Robin’e dönmesi – birçok izleyiciyi kızdırdı. Dokuz sezon boyunca büyük bir duygusal yatırım yaptıkları hikâyenin böyle sonuçlanması kimilerine göre hayal kırıklığıydı. Sosyal medyada final gecesi adeta bir fırtına koptu; Twitter’da hayranlar üzüntü ve öfke dolu mesajlar paylaştılar. Eleştirmenler de finalin tonunu ve yapılan tercihi sert biçimde yorumladı. Genel kanı, son birkaç sezonun özellikle Barney-Robin ilişkisine ve “anne”nin önemine ağırlık vererek inşa ettiği duygusal doruk noktasının finalde bir kenara atıldığıydı. Hatta yıllar sonra bile çeşitli dergiler HIMYM finalini “tüm zamanların en kötü dizi finalleri” listelerinde üst sıralara koymaya devam etti; USA Today gazetesi bir listesinde zirveye yerleştirdi. Tüm bu eleştirilere karşı dizinin yaratıcıları hem savunmaya geçti hem de gönül alma hamleleri yaptı. Craig Thomas ve Carter Bays, finalin hemen ertesinde Twitter üzerinden yaptıkları açıklamalarda “Dokuz sezon boyunca dram öğeleri de barındıran bir komedi yazdık, en sonunda da bunu yaptık. Bu yolculuğa çıktığınız için teşekkürler” diyerek izleyicilere teşekkür etti ve anlayış beklediklerini dile getirdi. Thomas, attığı tweet’lerde “Hayatın beklenmedik dönemeçleri hakkında bir final yaptık, hayat her zaman istediğimiz gibi olmuyor… ama TEŞEKKÜRLER!” sözleriyle aslında finali savundu. Öte yandan Carter Bays daha ilginç bir adım atarak, finali beğenmeyen seyirciye DVD setinde alternatif bir son hazırladıklarını duyurdu. Bays, “Finali beğenmediyseniz canınız sağ olsun, biz bir şey denedik ve size geçmedi… Yine de arkadaş kalalım” diyerek başlayan açıklamasında, tek bir final çekmelerine rağmen kurgu masasında iki farklı versiyon oluşturduklarını ve tercih etmedikleri diğer versiyonu da DVD’ye koyacaklarını belirtti. Nitekim bir süre sonra DVD’de yayınlanan alternatif final, internete de sızdı ve anne karakterinin ölmediği, Ted’in Robin’e dönmediği daha mutlu bir son seçeneği olarak hayranların yüreğine su serpti. Bu şekilde HIMYM ekibi, hem kendi anlatmak istedikleri hikâyeyi anlatıp arkasında durmuş, hem de memnuniyetsiz kitleye ufak da olsa bir teselli sunmuş oldu.
- Cinsiyetçilik ve Diğer Eleştiriler: Bunların dışında, dizi boyunca ara ara Barney’nin kadınlara yaklaşımı ve kimi şakaların cinsiyetçi veya duyarsız bulunması gibi eleştiriler de gündeme geldi. Özellikle #MeToo hareketinin yükselişiyle birlikte geçmiş popüler kültür ürünleri tekrar masaya yatırılırken, HIMYM da “Barney gibi bir karakter bugün yazılır mıydı?” tartışmasına konu oldu. Ancak dizinin yayınlandığı dönemde bu eleştiriler büyük bir infial yaratmadı; çünkü genel kanı Barney’nin aşırı uç tavırlarının zaten dizide ahlaki olarak onaylanmadığı, diğer karakterlerin tepkileriyle dengelendiği yönündeydi. Nitekim Barney çoğu zaman yaptıkları yüzünden komik biçimde cezalandırılır veya dersini alırdı (örn. Robin tarafından terk edilmesi, tokat yemesi, vs.). Yine de, seri boyunca ana kadronun etnik çeşitlilik açısından tekdüze (beyaz Amerikalılardan oluşan) oluşu da kimilerince eleştirildi. Diziye sonradan katılan Tracy, Kevin, James (Barney’nin kardeşi) gibi karakterler bu açığı bir nebze kapatsa da, hikâye temelde beş beyaz Amerikalının perspektifinden anlatıldı.
Özetle, How I Met Your Mother eleştiriler karşısında çoğunlukla yapıcı bir tutum sergiledi. Küçük bir komedi dizisi olarak başlayıp küresel bir fenomene dönüştüğünde, beraberinde tartışmaları da getirdi. Ancak özür dilenmesi gereken yerde özür dilendi, savunulması gereken sanatsal tercihlerde de kararlılıkla duruldu. Bu tavır, birçok hayranın diziye duyduğu saygıyı korumasına yardımcı oldu.
Toplumsal Etkisi
Bir dizinin “toplumsal etkisi”, onun yayınlandığı dönem ve sonrasında izleyici kitlesi ve popüler kültür üzerindeki izleriyle ölçülür. How I Met Your Mother, 2000’lerin ikinci yarısından 2010’lara uzanan yayın hayatı boyunca hatırı sayılır bir toplumsal etki yarattı. İşte dizinin toplum ve popüler kültür üzerindeki bazı etkileri:
- Dil ve Kültüre Katkıları: Yukarıda bahsettiğimiz Barney’nin catchphrase’leri HIMYM’ın dilimize kattığı en büyük miraslardan. Türkiye’de orijinal dilinde izleyen kitle arasında “Legendary” kelimesinin esprili kullanımı, “Challenge accepted!” (Meydan okuma kabul! – Barney’nin bir başka sloganı) ifadesinin şakaya vurulması yaygınlaşmıştır. Dizi karakterlerinin kendine özgü jargonları, internet üzerinde sayısız “caps”e, gife ve paylaşıma konu oldu. Örneğin, bir ortamda takım elbiseyle gelmiş birini görmek “Oo suit up yapmışız!” gibi esprilere bile yol açabiliyor. Bu durum, HIMYM’ın kurgusal evreninin gerçek dünya sohbetlerine sızdığının göstergesidir. İngilizce konuşulan ülkelerde de “Suit up” ve “legendary” gibi ifadeler, diziyi izlememiş olanların bile duyduğu, aşina olduğu kalıplar haline geldi.
- Fan Kültürü ve İnteraktif İçerik: HIMYM, yayınlandığı dönem internet fandomunun da yükseldiği bir zamana denk geldi. Dizinin her bölümü sonrası forumlarda, sosyal medyada yoğun tartışmalar döner, teoriler üretilirdi. Özellikle “anne kim?” sorusu etrafında hayranlar türlü ipuçlarını birleştirerek tahminlerde bulundu. Yapımcılar da bu etkileşimi besleyecek şekilde, bölümlerde bahsi geçen kurgusal internet sitelerini gerçekte yayına aldılar. Örneğin, Barney’nin kitabının tanıtıldığı thereferencestothebrocode.com veya Marshall’ın tokat geri sayımını gösteren slapcountdown.com gibi siteler gerçekten oluşturuldu ve hayranlar bölüme paralel bu içeriklerle eğlendi. Bu interaktif yaklaşım, dizinin hayran kitlesini daha da kenetledi. Ayrıca dizinin yan ürünü olarak Barney Stinson imzalı “The Bro Code” (Kanka Kodu) ve “The Playbook” (Oyun Kitabı) gibi kitaplar piyasaya sürüldü. “The Bro Code”, Barney’nin dizi boyunca atıfta bulunduğu kanka kurallarını içeren bir rehber niteliğinde ve gerçek bir kitap olarak basıldı; sesli kitap versiyonu yapıldı, hatta mobil uygulamaları bile çıktı. Bu ürünler çok satarken, hayranlar arasında alıntıları paylaşıldı ve kendi arkadaş gruplarında espriyle karışık uygulanır hale geldi.
- Ödüller ve Reytingler: Toplumsal etkiyi sayısal olarak görmek gerekirse, HIMYM oldukça başarılı reytinglere ulaştı. Özellikle ABD’de 18-49 yaş aralığında popülerliğini sezonlar ilerledikçe artırdı. Final bölümü ABD’de 12.9 milyon kişi tarafından izlenerek dizinin en çok izlenen bölümü oldu ve o hafta Amerikan televizyonlarının en çok izlenen programları arasına girdiew.com. Dizi, Emmy başta olmak üzere birçok ödüle aday gösterildi; bunlardan 9 tanesini Emmy ödülü olmak üzere 20’den fazla ödül kazandı. Neil Patrick Harris, Barney rolüyle birden fazla Emmy ve Altın Küre adaylığı elde ederek kariyerinin zirvesine oturdu. Alyson Hannigan ve Neil Patrick Harris, People’s Choice gibi halk oylaması ödüllerinde de favori komedi oyuncuları seçildiler. Bu ödül ve izlenme başarıları, HIMYM’ın geniş kitleler üzerindeki etkisinin bir diğer göstergesiydi.
- Televizyon Sitcomlarına Etkisi: HIMYM, kendinden sonra gelen bazı komedi dizilerini de dolaylı olarak etkiledi. Anlatıcı kullanımı, ileri-geri sıçramalı kurgu ve uzun süreli gizem unsuru, sitcom türünde fazla alışık olunmayan yöntemlerdi ve HIMYM bunu popüler hale getirdi. 2010’ların ortasında benzer şekilde çerçeve hikâye kullanan veya bir karakterin bakış açısından anlatılan komediler denendi. Ayrıca HIMYM, klasik çoklu-kamera stüdyo komedisi formatını modern öğelerle harmanlayarak (tek kamera komediler ile çoklu kamera komedi arasında hibrit bir tarz gibi) bir köprü işlevi gördü. Bu, sektörde “yeni nesil Friends” olarak anılmasına yol açtı. Öte yandan, finalinin yarattığı tartışma da sektör için ders niteliğindeydi; uzun soluklu bir gizemi olan komedilerin sonunu bağlamanın risklerini gözler önüne serdi. Nitekim bazı yapımcılar bu final tepkisinden etkilenip benzer formüllere temkinli yaklaşmış olabilirler.
- Uluslararası Yayılım ve Türkiye Örneği: HIMYM sadece ABD’de değil, dünyanın dört bir yanında geniş bir izleyici kitlesine ulaştı. Türkiye’de dizi, ilk olarak CNBC-e kanalında orijinal dilinde alt yazılı olarak yayınlanmaya başladı ve kısa sürede fenomen haline geldi. Üniversite kampüslerinde HIMYM geceleri düzenlendiği, repliklerinin günlük dile girdiği, hatta bazı kafelerin iç dekorasyonunu MacLaren’s benzeri yapmaya çalıştığı görüldü. Dizinin sıcak arkadaşlık ilişkileri Türk izleyicisinin de gönlünü kazandı. Ayrıca dijital platformlarda (Netflix gibi) yer almasıyla yeni nesil gençler de HIMYM’ı keşfedip izlemeye başladı. Bugün hala Türkiye’de sosyal medyada HIMYM göndermeleri görmek mümkün. Bu da dizinin yerel bir pop kültür unsuru olarak benimsendiğini gösteriyor. Uluslararası ölçekte bakıldığında, dizi birçok ülkede dublajlı veya alt yazılı olarak yayımlandı ve Friends’in küresel başarısına yakın bir etki yarattı. Özellikle Avrupa ve Latin Amerika’da büyük fan toplulukları oluştu.
Final Bölümü
2014 yılında yayınlanan ve iki parçadan oluşan final bölümü (“Last Forever”), How I Met Your Mother efsanesinin hem zirve noktası hem de en çok tartışılan anı oldu. Final, dokuz sezonluk hikâyenin ana düğümünü çözerek hem “annenin nasıl bulunduğunu” gösterdi, hem de karakterlerin gelecekteki kaderlerini gözler önüne serdi. İşte final bölümünde yaşananlar ve bu bölümün öne çıkan yönleri:
Uyarı: Bu bölüm, HIMYM finaline dair önemli spoiler’lar içerir.
- Tracy ile Tanışma ve Aşkın Doğuşu: Final, Ted’in nihayet gelecekte çocuklarının annesi olacak Tracy McConnell ile tanışma anısını tam olarak göstererek başlar. Uzun zamandır beklenen bu buluşma, Farhampton tren istasyonunda yağmurlu bir akşamda gerçekleşir. Ted üzgün bir halde New York’tan ayrılmak üzereyken, elinde o ünlü sarı şemsiyesiyle Tracy belirir. Karşılıklı diyaloglar, şakalaşmalar derken Ted ve Tracy arasında anında sıcak bir bağ kurulur. Ted, “Merhaba, ben Ted Mosby” diye kendini tanıtır; Tracy gülümseyerek “Merhaba Ted” der. Böylece dokuz yıldır beklediğimiz cümle nihayet yankılanır: “Ve çocuklar, annenizle böyle tanıştım.” Bu an, dizinin dokuz sezondur adım adım inşa ettiği efsaneyi doruğa ulaştırır. Tracy’nin cana yakın, esprili ve Ted’e müthiş uyumlu biri olarak resmedilmesi, izleyiciye “işte aranan kan bulundu” hissini verir. İkilinin ilişkisinin ilerleyen safhaları da hızlıca özetlenir: Birlikte geçirilen mutlu yıllar, iki çocuğun doğumu, nişanlanmaları… Ancak bilinçli olarak bir türlü evlenmeye fırsat bulamamaları, finalin ilk kısmında tatlı bir espri unsuru olarak işlenir (her seferinde başka bir aksilik çıkar ve nikah ertelenir).
- Barney ve Robin’in Evliliğinin Sonu: Finalin belki de en şaşırtıcı hamlesi, bir önceki sezonu bütünüyle düğünlerine ayırdığımız Barney ve Robin çiftinin mutlu sona erememesi oldu. Bölümün başlarında Barney ve Robin’i evlendikten birkaç yıl sonra evliliklerinin sarsıldığını görüyoruz. Robin’in uluslararası haber muhabiri olarak sürekli seyahat etmesi, Barney’nin eski çapkınlık alışkanlıklarını tam atamaması gibi nedenlerle ilişkilerinin yürümediği anlatılıyor. Sonunda, evliliklerinin üçüncü yılında anlaşmalı olarak boşanıyorlar. Bu gelişme, pek çok hayran için şok etkisi yaratmıştı, zira 9. sezon boyunca bu ikilinin bir arada olması için epey yatırım yapılmıştı. Ancak yapımcılar burada hayatın gerçekçiliğine vurgu yapmayı seçtiler: Her aşk evliliğe götürmez ya da her evlilik sonsuza dek sürmez. Robin ve Barney dost kalmaya çalışsalar da, boşanma özellikle Robin’i gruptan uzaklaştırıyor; eski arkadaşları Marshall-Lily’nin bebek muhabbetlerine ve Ted-Tracy’nin aile hayatına tanık olmak Robin için zor hale geliyor. Robin kendini kariyerine adayıp grup etkinliklerine seyrek katılmaya başlıyor, hatta “Artık sizinle takılamam, hepiniz evlisiniz, çocuklusunuz” diyerek duygusal bir çıkış yapıyor. Bu durum, arkadaş grubunun dinamiğinin zamanla nasıl değiştiğini gösteren hüzünlü bir an olarak finalde yer alıyor.
- Barney’nin Baba Oluşu: Boşanma sonrası yeniden çapkın bekâr hayatına dönen Barney, 31 kadınlık meşhur “Perfect Month” denemesini gerçekleştirirken beklenmedik bir olayla karşılaşır: Birlikte olduğu kadınlardan biri hamile kalmıştır. 2020 yılında Barney bir kızı olduğunu öğrenir ve kucağına aldığı anda hayatı değişir. Ellie adını verdiği bu minik bebeğe ilk kez bakarken Barney’nin gözlerinden yaşlar süzülür ve “Sen hayatımda gördüğüm en mükemmel şeysin” diyerek duygusal bir monolog patlatır. Kadınlarla yüzeysel ilişkiler yaşayan Barney’nin, kızı doğduğunda gerçek ve koşulsuz sevgiyi keşfetmesi, finalin en dokunaklı sahnelerinden biridir. Bu sahne, Barney karakterinin tam bir dönüşüm geçirdiğini sembolize eder. Onun “kız babası” olması, belki de bütün o geçmişindeki çapkınlıklarının bir kefareti gibidir ve Barney’i nihayet olgunlaştırır. Dizinin en haşarı karakterinin bile eninde sonunda büyüyüp sorumluluk alabildiğini göstermek, finalin “hayatın sürprizleri” temasına da hizmet eder.
- Marshall ve Lily’nin Mutlu Sonu: Final bölümü, Marshall ve Lily çiftine nispeten sakin ve tatmin edici bir kapanış sunuyor. Üçüncü çocuklarına hamile kalan Lily, bir yandan arkadaş grubunun dağılıyor oluşunun hüznünü taşırken, Marshall kariyer basamaklarını tırmanmaya devam eder. Çift, İtalya macerasından New York’a dönmüş ve Marshall’ın hukuk kariyeri yeniden rayına oturmuştur. Nihayet Marshall, uzun zamandır hayalini kurduğu hakimlik görevine getirilir (hatta eski bir espriye gönderme yapılarak ona “Yargıç Fudge” lakabı takılır, çünkü bir önceki sezon çevirdiği reklamda Yargıç Fudge karakterini canlandırmıştı). Marshall ve Lily, MacLaren’s’ta yenilenmiş eski masasının yanında, üçüncü bebekleri yolda olarak karşımıza çıkarlar. Lily, grubun dağılmasından duygusal bir şekilde bahsederken Marshall onu teselli eder ve “insanlar gelir gider ama gerçek dostluklar baki kalır” temasını vurgularlar. Onların hikâyesi, dizinin belki de en istikrarlı ve iç ısıtan tarafı olarak kalır; finalde de bu çizgilerini bozmazlar. İzleyici, Marshall ve Lily’nin evliliklerinde mutlu mesut yaşlanacaklarına emin bir şekilde onları uğurlar.
- Ted ve Robin – Mavi Fransız Kornosu ile Veda: Finalin en son sahnesi, HIMYM’ın başladığı noktaya duygusal bir selam çakar. 2030 yılında Ted, çocuklarına anneleri Tracy ile tanışma hikâyesini anlatmayı bitirir. Ancak çocuklar (Penny ve Luke) bu uzun hikâyenin aslında Robin ile ilgili olduğunu, babalarının hala Robin’e aşık olduğunu anladıklarını söyleyerek Ted’i şaşırtırlar. Tracy’nin ölümünün üzerinden yaklaşık 6 yıl geçmiştir ve Ted yıllardır ilk aşkı Robin’le sadece arkadaş kalmıştır. Çocuklarının teşvikiyle (“Git ve Robin Teyze’ye dön, bu hikâye bundan ibaretti zaten!” diyerek) Ted, elinde o meşhur mavi Fransız kornosu ile Robin’in kapısına gider. Bu sahne, tam olarak pilot bölümde Ted’in Robin’e yaptığı büyük jestin (ilk buluşmalarında restoranından o mavi kornoyu çalıp kapısına götürmesi) bir yankısıdır. Robin pencereye çıktığında, aşağıda elinde mavi korno tutan ve mahcup bir ifadeyle bakan Ted’i görür. İkisi de gülümser. Dizi, hiçbir diyaloga gerek kalmadan, bu bakışmalarla sona erer. Bu final anı, izleyicide tatlı-ekşi duygular uyandırır: Bir yandan Ted ve Robin’in yıllar sonra da olsa tekrar birbirlerine kavuşma ihtimaline seviniriz, öte yandan Tracy gibi harika bir karakterin anısını düşününce hüzünleniriz. Dizinin en son cümlesi olmamakla birlikte en son aksiyonu, Ted ve Robin’in hikâyesini açık uçlu fakat umutlu bir noktada bırakır.
Final bölümü genel hatlarıyla böyle özetlenebilir. Tabii ki bu final, herkesin beklentisini karşılamadı; kimileri için doyurucu ve hayatın gerçeklerine uygun bir sondu, kimileri içinse 9 yıllık anlatıyı boşa çıkaran bir hayal kırıklığı. Kimi izleyici Ted-Robin kavuşmasına sevinirken, kimisi “Anne için onca sezon bekledik, birkaç bölüm görüp öldüğünü öğrendik” diye üzüldü. Ancak kesin olan bir şey var ki, How I Met Your Mother finali günlerce, hatta yıllarca konuşuldu, tartışıldı ve dizi tarihinin unutulmaz finalleri arasına hem iyi hem kötü örnek olarak adını yazdırdı.
Kültürel Mirası ve Dizinin Etkisi
How I Met Your Mother, üzerinden yıllar geçmesine rağmen kültürel etkisini sürdüren ve televizyon tarihine adını yazdırmış bir yapım olarak anılmaktadır. Dizinin bıraktığı miras ve etkileri kısaca değerlendirelim:
Jenerasyonlararası Bir Fenomen: HIMYM, yayınlandığı dönemde genç yetişkin kuşağın sesini yakalayan bir diziydi. 2000’lerde üniversiteyi bitirip hayata atılan, şehirde arkadaşlarıyla yeni bir düzen kurmaya çalışan pek çok kişi, kendini Ted ve arkadaşlarının yerine koydu. Bu yönüyle bir jenerasyonun “Friends”i olarak kabul gördü. Ancak dizinin asıl başarısı, sonraki kuşaklara da hitap edebilmesidir. Netflix gibi platformlar sayesinde 2010’ların sonunda ve 2020’lerde yeni izleyiciler kazandı. Bugün 20’li yaşlarının başında olan ve dizi yayınlandığında henüz çocuk olan birçok genç, HIMYM’ı keşfedip hayran kitlesine katılıyor. Bu kuşaklararası geçişkenlik, dizinin evrensel temasına ve samimi mizahına bağlanabilir. Arkadaşlık, aşk ve hayat mücadelesi her dönemde güncelliğini koruyan temalar olduğu için, HIMYM zamansız bir eser niteliği kazandı.
Devam Yapımları ve Etkileşimler: Dizinin popülaritesi, bir spin-off (yan dizi) girişimini de beraberinde getirdi. HIMYM final yapar yapmaz CBS kanalı “How I Met Your Dad” adlı bir projeye onay verdi ve farklı karakterlerle aynı konsepti denemeye kalktı, ancak bu proje başarısız bir pilot bölümün ardından rafa kaldırıldı. Yıllar sonra, 2022’de bu fikir yeniden canlandı ve bu kez “How I Met Your Father” adıyla, Hilary Duff’ın başrolde olduğu bir spin-off dizi Hulu platformunda yayınlanmaya başladı. How I Met Your Father, orijinal diziyle aynı evrende geçen, benzer anlatı tekniğini ters cinsiyet perspektifiyle uygulayan bir yapımdı. İlk sezonu merak uyandırdıysa da, iki sezonun ardından 2023’te iptal edildi. Her ne kadar bu devam dizisi uzun soluklu olmasa da, HIMYM konseptinin ne kadar ilgi çektiğini ve günümüz izleyicisine bile taşınmak istendiğini gösterir. Orijinal dizi oyuncuları da bu süreçte etkileşimlerini sürdürdüler: Cobie Smulders (Robin) spin-off’ta konuk olarak yine Robin rolünü canlandırdı, diğer oyuncular çeşitli röportajlarda nostaljik anılar paylaştılar. Bu da HIMYM ailesinin dağıldıktan sonra bile kültürel sohbette kalmaya devam ettiğini gösteriyor.
Sit-com Tarihindeki Yeri: HIMYM, son klasik sit-comlardan biri olarak görülebilir. Friends ve Seinfeld gibi 90’lar efsanelerinin ardından 2000’lerde gelen ve geniş izleyici kitlesine ulaşan ender komedilerden oldu. 2010’larda komedi dizileri daha çok tek kamera (Modern Family, The Office gibi) formatına kayarken, HIMYM çoklu kamera stilini yeniliklerle harmanlayarak sürdürdü. Bu anlamda televizyon komedilerinin evriminde bir köprü gibiydi. Hem geleneksel çoklu kamera komedisinin sıcaklığını, hem de modern anlatım tekniklerinin çevikliğini barındırdı. Ayrıca, bir sit-com içerisinde ana bir gizemi (annenin kimliği) dokuz yıl ayakta tutabilmesiyle, hikâye devamlılığı açısından da ilham verici bulundu. Bugün geriye dönüp bakıldığında, HIMYM pek çok “en iyi sitcom” listesinde kendine yer buluyor. Eleştirmenler ve izleyiciler arasında finali yüzünden eleştirenler olsa da, çoğunlukla ilk birkaç sezonu ve yenilikçi tarzı övülerek hatırlanıyor. Barney Stinson karakteri, TV rehberlerinde ve dergilerde sık sık “en iyi komedi karakterleri” listelerine giriyor. Özellikle Neil Patrick Harris’in performansı, LGBT topluluğundan bir aktörün heteroseksüel bir çapkını başarıyla canlandırması yönüyle de bir kilometre taşı olarak kabul ediliyor; bu başarı sonrasında NPH’ye Emmy töreni sunuculuğu dahil birçok fırsat getirdi.
Kalıcılık ve Tekrar İzlenebilirlik: Dizinin kültürel mirasının önemli bir boyutu da tekrar izlenebilme değeridir. HIMYM, finali bilinse bile en sevilen bölümlerinin defalarca izlendiği bir dizi haline geldi. “Pineapple Incident”, “Slap Bet”, “The Playbook”, “Bad News” (Marshall’ın kötü haber aldığı bölüm), “The Robin” (Barney’nin Robin’e evlenme teklif ettiği bölüm) gibi ikonik bölümler, dizi bittikten sonra bile YouTube klipleri ve sosyal medya paylaşımlarıyla yaşamaya devam etti. Bu durum, HIMYM’ın sadece hikâyesi için değil, anlık esprileri ve duygusal anları için de sevildiğini gösteriyor. Günümüzde bir mem veya GIF ararken bile HIMYM’dan bir sahneye rastlamak mümkün.
Son Söz: How I Met Your Mother, esprili dili, ilginç anlatım yapısı ve içten karakterleriyle milyonların kalbinde taht kurdu. Kendi dönemini yansıttığı kadar, evrensel duygulara hitap etmeyi de başardığı için kalıcı oldu. Dizinin bıraktığı kültürel miras, hemen her yerde karşımıza çıkabiliyor: Bir partiye giderken “suit up” dememizde, uzun bir hikâyeyi anlatmaya başlamadan önce “çocuklar…” diye takılmamızda, ya da birine ananas gördüğümüzde gülümsememizde HIMYM’dan izler var. Onca yılın ardından, belki de HIMYM’ı en güzel özetleyen şey Barney’nin ünlü sözüdür: “It’s gonna be legen… wait for it… dary!” İşte bu dizi, gerçekten de efsanenin ta kendisi olarak televizyon tarihinde yerini almıştır.